|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
çok şey |
much n.
|
|
2 |
General |
çok komik şey |
panic n.
|
|
3 |
General |
çok kolay şey |
doddle n.
|
|
4 |
General |
çok kalitesiz şey |
stinker n.
|
|
5 |
General |
çok komik şey |
scream n.
|
|
6 |
General |
çok sevilen (kimse/şey) |
idol n.
|
|
7 |
General |
devasa ve çok çirkin şey |
monstrosity n.
|
|
8 |
General |
bir şey yapmayı çok isteme |
the urge to n.
|
|
9 |
General |
çok istenen şey |
prize n.
|
|
10 |
General |
çok büyük şey |
spanker n.
|
|
11 |
General |
çok rağbet gören şey |
rage n.
|
|
12 |
General |
hayat hakkında çok şey bilme |
sophistication n.
|
|
13 |
General |
çok şey |
great deal n.
|
|
14 |
General |
çok kolay şey |
cinch n.
|
|
15 |
General |
çok kolay bir şey |
a piece of cake n.
|
|
16 |
General |
çok büyük şey |
immensity n.
|
|
17 |
General |
çok ucuz şey |
snip n.
|
|
18 |
General |
çok istenilen şey |
prize n.
|
|
|
19 |
General |
çok kısa süren şey |
snatch n.
|
|
20 |
General |
çok şey isteyen |
gracioso n.
|
|
21 |
General |
çok sevilen kimse şey |
idol n.
|
|
22 |
General |
çok iyi şey |
beauty n.
|
|
23 |
General |
o zamandan bu zamana çok şey değişti |
a lot of water has flowed beneath the bridge n.
|
|
24 |
General |
çok etkileyici kimse/şey |
blockbuster n.
|
|
25 |
General |
çok etkili şey |
blockbuster n.
|
|
26 |
General |
çok beğenilen şey |
acquired taste n.
|
|
27 |
General |
çok sevilen şey |
acquired taste n.
|
|
28 |
General |
çok renkli şey |
rainbow n.
|
|
29 |
General |
dikkati en çok çeken şey |
center of gravity n.
|
|
30 |
General |
az ve öz konuşarak çok şey anlatma |
laconicism n.
|
|
31 |
General |
az ve öz konuşarak çok şey anlatma |
laconism n.
|
|
32 |
General |
çok iyi şey |
the business n.
|
|
33 |
General |
çok sayıda olan şey |
tidy sum n.
|
|
34 |
General |
çok sayıda olan şey |
sight n.
|
|
35 |
General |
çok sayıda olan şey |
mess n.
|
|
36 |
General |
çok sayıda olan şey |
pot n.
|
|
37 |
General |
çok sayıda olan şey |
flock n.
|
|
38 |
General |
çok sayıda olan şey |
deal n.
|
|
|
39 |
General |
çok sayıda olan şey |
batch n.
|
|
40 |
General |
çok sayıda olan şey |
mass n.
|
|
41 |
General |
çok sayıda olan şey |
pile n.
|
|
42 |
General |
çok sayıda olan şey |
mountain n.
|
|
43 |
General |
çok sayıda olan şey |
wad n.
|
|
44 |
General |
çok sayıda olan şey |
stack n.
|
|
45 |
General |
çok sayıda olan şey |
spate n.
|
|
46 |
General |
çok sayıda olan şey |
quite a little n.
|
|
47 |
General |
çok sayıda olan şey |
mint n.
|
|
48 |
General |
çok sayıda olan şey |
mickle n.
|
|
49 |
General |
çok sayıda olan şey |
peck n.
|
|
50 |
General |
çok sayıda olan şey |
passel n.
|
|
51 |
General |
çok sayıda olan şey |
muckle n.
|
|
52 |
General |
çok sayıda olan şey |
hatful n.
|
|
53 |
General |
çok yavaş şey |
tortoise n.
|
|
54 |
General |
çok önemli şey |
earthshaker n.
|
|
55 |
General |
çok ve sık gelen şey |
avalanche n.
|
|
56 |
General |
çok sayıda şey |
yard n.
|
|
57 |
General |
çok fazla şey |
yard n.
|
|
58 |
General |
çok bölümlü/parçalı şey |
manifold n.
|
|
59 |
General |
çok beğenilen şey |
bell ringer n.
|
|
60 |
General |
en çok satılan şey |
best-seller n.
|
|
61 |
General |
çok istenen şey |
weakness n.
|
|
62 |
General |
görünüm olarak diğerine çok benzeyen veya diğeriyle çok uyumlu olan şey |
match n.
|
|
63 |
General |
çok miktarda şey |
many n.
|
|
64 |
General |
insanların ya çok sevdiği ya da nefret ettiği şey |
marmite n.
|
|
65 |
General |
çok büyük şey |
wilderness n.
|
|
66 |
General |
çok tehlikeli şey |
wilderness n.
|
|
67 |
General |
çok sayıda olan şey |
wilderness n.
|
|
68 |
General |
çok hızlı ve şiddetli hareket eden şey |
wildfire n.
|
|
69 |
General |
çok miktarda fışkıran şey |
bolt n.
|
|
70 |
General |
çok miktarda olan şey |
meine n.
|
|
71 |
General |
çok şey |
world n.
|
|
72 |
General |
en çok kınanması gereken şey |
worst n.
|
|
73 |
General |
çok yoğun ve baskılı şey |
mindblower n.
|
|
74 |
General |
çok küçültülmüş boyut, form ve ölçekte üretilmiş şey |
miniature n.
|
|
75 |
General |
çok küçük şey |
minute [obsolete] n.
|
|
76 |
General |
çok kişiyi kendine çeken şey |
honeypot n.
|
|
77 |
General |
çok sayıda şey |
mobs n.
|
|
78 |
General |
başkasının çok benzeri olan şey |
look-alike n.
|
|
|
79 |
General |
çok hızlı ve isabetli atılan şey |
bullet [us] n.
|
|
80 |
General |
çok şey |
loads (of) n.
|
|
81 |
General |
pek çok şey |
loads (of) n.
|
|
82 |
General |
çok zor şey |
chinese puzzle n.
|
|
83 |
General |
çok karmaşık şey |
chinese puzzle n.
|
|
84 |
General |
çok tanıdık gelen şey |
déjà vu n.
|
|
85 |
General |
çok eski şey |
granddaddy n.
|
|
86 |
General |
çok saygıdeğer şey |
granddaddy n.
|
|
87 |
General |
çok popüler şey |
hit n.
|
|
88 |
General |
çok başarılı olan şey |
hit n.
|
|
89 |
General |
çok tehlikeli şey |
murder n.
|
|
90 |
General |
çok tanıdık şey |
old shoe n.
|
|
91 |
General |
çok aşina şey |
old shoe n.
|
|
92 |
General |
çok kışkırtıcı şey |
devil n.
|
|
93 |
General |
çok zor şey |
devil n.
|
|
94 |
General |
çok uğraştırıcı şey |
devil n.
|
|
95 |
General |
çok sayıda olan şey |
million n.
|
|
96 |
General |
çok küçük şey |
dot n.
|
|
97 |
General |
çok ihtişamlı olup diğerlerine hükmedebilen şey |
colossus n.
|
|
98 |
General |
çok küçük şey |
pin n.
|
|
99 |
General |
çok keyif veren şey |
feast n.
|
|
100 |
General |
ağırlığı çok hafif olan şey |
feather weight n.
|
|
101 |
General |
çok küçük şey |
peanuts n.
|
|
102 |
General |
çok kıymetli şey |
pearl n.
|
|
103 |
General |
çok önemli şey |
pivotal n.
|
|
104 |
General |
çok az bilinen şey |
corner n.
|
|
105 |
General |
gerçek olmaktan çok gösterişli olan bir şey |
ormolu n.
|
|
106 |
General |
üzerine çok şey yazılabilir olma |
scribaciousness n.
|
|
107 |
General |
çok kolay olan şey |
sitter n.
|
|
108 |
General |
çok rastlanan şey |
prevalent n.
|
|
109 |
General |
çok büyük veya güzel olan şey |
smasher n.
|
|
110 |
General |
çok etkili şey |
supergiant n.
|
|
111 |
General |
çok büyük şey |
supergiant n.
|
|
112 |
General |
çok gizli şey |
supersecret n.
|
|
113 |
General |
çok iyi bir şey olmak |
be quite something v.
|
|
114 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
feel urge to v.
|
|
115 |
General |
çok bulunmak (bir şey) |
be studded with v.
|
|
116 |
General |
çok şey ifade etmek |
mean everything to (me/him/her) v.
|
|
117 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
have an urge to v.
|
|
118 |
General |
bir şey yapmayı çok istemek |
get urge to v.
|
|
119 |
General |
çok şey ifade etmek |
be important v.
|
|
120 |
General |
çok şey ifade etmek |
matter a lot v.
|
|
121 |
General |
bir şey hakkında çok az bilgisi olmak |
know very little about something v.
|
|
122 |
General |
çok şey ifade etmek |
mean a lot v.
|
|
123 |
General |
yapılacak çok şey/şeyi olmak |
have a lot to do v.
|
|
124 |
General |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
work hard at something v.
|
|
125 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know very little about someone v.
|
|
126 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know little about someone v.
|
|
127 |
General |
birisi hakkında çok şey bilmek |
know a lot about someone v.
|
|
128 |
General |
çok şey katmak |
contribute a lot v.
|
|
129 |
General |
çok şey öğretmek |
overteach v.
|
|
130 |
General |
(bir şey) için çok ağır olmak |
outweigh v.
|
|
131 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
132 |
General |
çok ince (şey) |
tenuous adj.
|
|
133 |
General |
içi çok şey alan |
capacious adj.
|
|
134 |
General |
çok şey isteyen ve bekleyen |
demanding adj.
|
|
135 |
General |
hayat hakkında çok şey bilen (kimse) |
sophisticated adj.
|
|
136 |
General |
çok sevilen (kimse/şey) |
favorite adj.
|
|
137 |
General |
çok kötü (şey) |
wicked adj.
|
|
138 |
General |
çok şey vaat eden |
toward adj.
|
|
139 |
General |
çok şey isteyen |
demanding adj.
|
|
140 |
General |
çok güvenilir (şey) |
authoritative adj.
|
|
141 |
General |
çok sevilen (kimse/şey) |
favourite adj.
|
|
142 |
General |
çok şey istemeyen |
undemanding adj.
|
|
143 |
General |
üzerine düşünecek çok şey sunan |
meaty adj.
|
|
144 |
General |
hayat hakkında çok şey bilen |
worldly adj.
|
|
145 |
General |
fazlasıyla çok şey isteyen |
overdemanding adj.
|
|
Phrasals |
|
146 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
147 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
step between (someone or something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
step between (someone or something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
step between (someone or something) v.
|
|
151 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about (someone or something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about someone or something v.
|
|
153 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood on someone or something v.
|
|
154 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood over someone or something v.
|
|
155 |
Phrasals |
(bir şey) çok dokunmak |
cut up about (someone or something v.
|
|
156 |
Phrasals |
bir şey için çok tahrip edici/zararlı olmak |
murder on something v.
|
|
157 |
Phrasals |
bir şey için çok harcamak |
spend something for something v.
|
|
158 |
Phrasals |
bir şey hakkında çok konuşmak |
yack something up v.
|
|
159 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çaba sarf etmek/çalışmak |
labor over something v.
|
|
160 |
Phrasals |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
labor at something v.
|
|
161 |
Phrasals |
bir şey için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for v.
|
|
162 |
Phrasals |
(bir şey) nedeniyle çok sevinmek |
exult over (something) v.
|
|
163 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something on someone v.
|
|
164 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something on someone v.
|
|
165 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something upon someone v.
|
|
166 |
Phrasals |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something upon someone v.
|
|
167 |
Phrasals |
(bir şey) aracılığıyla çok sayıda insanı çekmek |
pump through (something) v.
|
|
168 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket into (something or some place) v.
|
|
169 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket into (something or some place) v.
|
|
170 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
rocket to (something or some place) v.
|
|
171 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
rocket to (something or some place) v.
|
|
172 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
173 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket into (something or some place) v.
|
|
174 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) olmak |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
175 |
Phrasals |
çok hızlı bir şekilde (bir şey) haline getirmek |
skyrocket to (something or some place) v.
|
|
176 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) sığdırmak |
jam with (something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimi için (bir çok şey) planlamak |
jam with (something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
kısa bir zaman dilimine (bir çok şey) doldurmak |
jam with (something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
çok sayıda biri/bir şey olmak |
abound with someone or something v.
|
|
180 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde durmaksızın/çok sıkı çalışmak |
bang away at (something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
come close (to something/to doing something) v.
|
|
182 |
Phrasals |
(bir şey) için/uğruna çok çalışmak |
labor for (something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek |
load (something) with (something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
(birine) bir sürü/çok miktarda (bir şey) vermek |
ply (one) with (something) v.
|
|
185 |
Phrasals |
(çok bir şey) kazanmak |
rake in (something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(bir şey) için ter dökmek/çok çalışmak |
sweat for (something) v.
|
|
Phrases |
|
187 |
Phrases |
gelecekte çok yaygınlaşacak olan şey |
the wave of the future n.
|
|
188 |
Phrases |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much (something) as (something else) adv.
|
|
189 |
Phrases |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) |
not so much something as something adv.
|
|
190 |
Phrases |
çok da planlanmış/düşünülmüş bir şey değil |
more by accident than (by) judgment expr.
|
|
191 |
Phrases |
siyasette bir haftada çok şey değişebilir |
a week is a long time in politics expr.
|
|
192 |
Phrases |
çok büyük bir şey |
something really big expr.
|
|
193 |
Phrases |
en çok rahatsız eden şey |
most galling of all expr.
|
|
Proverb |
|
194 |
Proverb |
bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz |
blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
|
|
195 |
Proverb |
gösterişli/asil bir şey çok hızlıca komik bir şeye dönüşebilir |
from the sublime to the ridiculous is only a step
|
|
Colloquial |
|
196 |
Colloquial |
çok hoş ya da memnun edici şey |
nectar n.
|
|
197 |
Colloquial |
çok kötü bir şey |
the pits n.
|
|
198 |
Colloquial |
belli bir çevrede ya da yerde çok tanınan/nüfuzlu ya da başarılı kişi veya şey |
big in (something or somewhere) n.
|
|
199 |
Colloquial |
başarılmak ve kazanılmak istenen çok önemli bir şey |
big one n.
|
|
200 |
Colloquial |
(bir şey) yapmaya çok uygun/ideal bir yer |
the place to be n.
|
|
201 |
Colloquial |
çok aptalca şey |
a lot of nonsense n.
|
|
202 |
Colloquial |
çok aptalca şey |
a lot of garbage n.
|
|
203 |
Colloquial |
çok kıymetli şey |
hot commodity n.
|
|
204 |
Colloquial |
çok rağbet gören şey |
hot commodity n.
|
|
205 |
Colloquial |
ilk bakışta insanı çok etkileyen kimse veya şey |
drop dead gorgeous n.
|
|
206 |
Colloquial |
pek çok şey |
lots of things n.
|
|
207 |
Colloquial |
çok sıkıcı yer/şey |
dullsville n.
|
|
208 |
Colloquial |
öyle çok iyi (biri veya bir şey) olmama |
no bargain n.
|
|
209 |
Colloquial |
çok hassas bir şey, yazı, konu |
glop n.
|
|
210 |
Colloquial |
çok içli bir şey, yazı, konu |
glop n.
|
|
211 |
Colloquial |
çok iyi (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
212 |
Colloquial |
çok heyecan verici (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
213 |
Colloquial |
çok ilginç (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
214 |
Colloquial |
alınan/elde edilen çok sayıda şey |
haul n.
|
|
215 |
Colloquial |
çok sayıda şey |
haul n.
|
|
216 |
Colloquial |
çok özel bir şey |
honey of a something n.
|
|
217 |
Colloquial |
çok satan şey/ürün |
hot item n.
|
|
218 |
Colloquial |
çok satılan şey/ürün |
hot item n.
|
|
219 |
Colloquial |
çok heyecan verici şey |
eyepopper n.
|
|
220 |
Colloquial |
çok heyecan verici şey |
eye-popper n.
|
|
221 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
load of (something) n.
|
|
222 |
Colloquial |
çok büyük şey |
lollapalooza n.
|
|
223 |
Colloquial |
bir şeyi çok hızlı yapan kimse/şey |
speed merchant n.
|
|
224 |
Colloquial |
çok tuhaf tip/şey |
queer one n.
|
|
225 |
Colloquial |
çok acayip tip/şey |
queer one n.
|
|
226 |
Colloquial |
çok garip tip/şey |
queer one n.
|
|
227 |
Colloquial |
çok miktarda şey |
whips (of) [australia] n.
|
|
228 |
Colloquial |
çok bir basit şey |
(it’s) a doddle [uk] n.
|
|
229 |
Colloquial |
çok kolay bir şey |
(it’s) a doddle [uk] n.
|
|
230 |
Colloquial |
çok şey isteyen kimse |
ball-breaker n.
|
|
231 |
Colloquial |
çok şey isteyen kimse |
ball-buster n.
|
|
232 |
Colloquial |
çok büyük şey |
old man n.
|
|
233 |
Colloquial |
çok eski bir şey |
old-timer n.
|
|
234 |
Colloquial |
en çok sevilen şey |
dish n.
|
|
235 |
Colloquial |
çok benzer olan şey |
clone n.
|
|
236 |
Colloquial |
çok şey |
pack n.
|
|
237 |
Colloquial |
(bir şey) elde etmek/almak için çok uğraşmak/çalışmak |
be out for (something) v.
|
|
238 |
Colloquial |
bir şey için çok sıkı çalışmak |
bash away [brit] v.
|
|
239 |
Colloquial |
çok fazla bir şey içermek |
heavy on v.
|
|
240 |
Colloquial |
çok fazla şey/ayrıntı bilmek |
know too much v.
|
|
241 |
Colloquial |
(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
242 |
Colloquial |
(bir şeyden) çok (başka bir şey) olmak |
be not so much (something) as (something else) v.
|
|
243 |
Colloquial |
bir şey olmaktan çok başka bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
244 |
Colloquial |
bir şeyden çok bir şey olmak |
be not so much something as something v.
|
|
245 |
Colloquial |
çok can sıkıcı biri/bir şey olmak |
be the (absolute) limit [old-fashioned] v.
|
|
246 |
Colloquial |
çok (bir şey) olmak |
be more than (something) v.
|
|
247 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
248 |
Colloquial |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) adj.
|
|
249 |
Colloquial |
(bir şey için) çok üzgün |
all tore up (about something) adj.
|
|
250 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
plenty of (something) adj.
|
|
251 |
Colloquial |
pek çok (bir şey) |
plenty of (something) adj.
|
|
252 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
253 |
Colloquial |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a hell of a someone or something adv.
|
|
254 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
255 |
Colloquial |
çok iyi/aşırı iyi (bir şey veya kişi) |
a helluva someone or something adv.
|
|
256 |
Colloquial |
her şey çok güzel olacak |
she'll be right, mate [australia] expr.
|
|
257 |
Colloquial |
her şey çok güzel olacak |
she’ll be right [australia] expr.
|
|
258 |
Colloquial |
çok iyi/sıkı/süper/harika (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
259 |
Colloquial |
berbat/çok kötü/tam bir baş belası (kişi/şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
260 |
Colloquial |
çok zor (şey) |
one heck of a (something or someone) expr.
|
|
261 |
Colloquial |
çok korkunç bir şey oldu |
something terrible has happened expr.
|
|
262 |
Colloquial |
çok az (bir şey) |
a (damn) sight less/fewer (something) expr.
|
|
263 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
a (damn) sight more (something) expr.
|
|
264 |
Colloquial |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylüyor |
it says a lot, much, about/for somebody/something (that...) expr.
|
|
265 |
Colloquial |
çok sayıda (şey) |
a million and one (something) expr.
|
|
266 |
Colloquial |
çok fazla (şey) |
a million and one (something) expr.
|
|
267 |
Colloquial |
sanki çok önemli bir şey yaptı |
didn't invent gunpowder expr.
|
|
268 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
269 |
Colloquial |
(bir şey) çok yakında! |
roll on (something)! expr.
|
|
270 |
Colloquial |
(bir şey) sana çok yakışıyor/yakışmış |
(something) is you expr.
|
|
271 |
Colloquial |
daha çok (bir şey) gibi |
more like (something) expr.
|
|
272 |
Colloquial |
çok bir şey (değil/yok) |
nothing much expr.
|
|
273 |
Colloquial |
çok az şey |
nothing much expr.
|
|
274 |
Colloquial |
istediğin kadar çok (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
275 |
Colloquial |
istediğin kadar çok sayıda (bir şey) |
any amount of (something) expr.
|
|
276 |
Colloquial |
çok fazla bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
277 |
Colloquial |
çok sayıda bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
278 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
lovely and (something) [uk] expr.
|
|
279 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
nice and (something) expr.
|
|
280 |
Colloquial |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is all (one) needs expr.
|
|
281 |
Colloquial |
(bir şey) çok lazımdı |
(something) is just what (one) needs expr.
|
|
282 |
Colloquial |
çok miktarda (bir şey) |
a load of (something) expr.
|
|
283 |
Colloquial |
çok az (bir şey) |
a shade (something) expr.
|
|
284 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
285 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
all too (something) expr.
|
|
286 |
Colloquial |
çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
287 |
Colloquial |
yeteri kadar çok sayıda biri/bir şey |
any number of someone or something expr.
|
|
288 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
289 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
290 |
Colloquial |
rezil/çok kötü/bombok (bir kişi/bir şey) |
hell of a (person or thing) expr.
|
|
291 |
Colloquial |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
hell of a lot of (something) expr.
|
|
292 |
Colloquial |
bence (bir şey) eksikliğin çok sinir bozucu |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
293 |
Colloquial |
bence (bir şey) eksikliğin çok üzücü |
I find your lack of (something) disturbing expr.
|
|
294 |
Colloquial |
çok fazla (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
295 |
Colloquial |
çok miktarda (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
296 |
Colloquial |
çok az şey |
not much of anything expr.
|
|
297 |
Colloquial |
çok (bir şey) |
only too (something) expr.
|
|
298 |
Colloquial |
pek çok şey |
thing or two expr.
|
|
Idioms |
|
299 |
Idioms |
belirli bir amaç için çok uygun kişi veya şey |
raw material n.
|
|
300 |
Idioms |
arayıp bulması çok zor olan şey |
needle in a haystack n.
|
|
301 |
Idioms |
çok zorlu şey |
a deuce of a (something) n.
|
|
302 |
Idioms |
çok keyif veren şey |
a joy to behold n.
|
|
303 |
Idioms |
çok eğlenceli şey |
a kick in the pants n.
|
|
304 |
Idioms |
kolayca ya da çok bir çabayla yapılan her şey |
chip shot n.
|
|
305 |
Idioms |
çok heyecanlı kimse veya şey |
a three-alarm fire n.
|
|
306 |
Idioms |
çok heyecanlı kimse veya şey |
a five-alarm fire n.
|
|
307 |
Idioms |
çok istenen ama elde edilmesi/ulaşılması zor şey |
the end of the rainbow n.
|
|
308 |
Idioms |
daha çok başında/ hazırlık aşamasında olan şey |
glint in (one's) eye(s) n.
|
|
309 |
Idioms |
çok heyecan verici şey/kimse |
five-alarm fire n.
|
|
310 |
Idioms |
çok heyecan verici şey/kimse |
three-alarm fire n.
|
|
311 |
Idioms |
çok zor (bir şey) |
a deuce of a (something) n.
|
|
312 |
Idioms |
çok kötü (bir şey) |
a deuce of a (something) n.
|
|
313 |
Idioms |
çok iyi sahnelenen şey |
grandstand play n.
|
|
314 |
Idioms |
çok tehlikeli şey |
widow maker n.
|
|
315 |
Idioms |
asıl istenene en çok benzeyen şey |
the next best thing n.
|
|
316 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
slews of (something) n.
|
|
317 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
slues of (something) n.
|
|
318 |
Idioms |
çok şey anlatan suskunluk |
an eloquent silence n.
|
|
319 |
Idioms |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
an eloquent silence n.
|
|
320 |
Idioms |
değişimi/ilerlemeyi çok zor kılan şey |
a dead weight n.
|
|
321 |
Idioms |
çok bir basit şey |
a doddle [uk/australia] n.
|
|
322 |
Idioms |
çok kolay bir şey |
a doddle [uk/australia] n.
|
|
323 |
Idioms |
çok karmaşık şey |
a head-scratcher n.
|
|
324 |
Idioms |
çok fazla (bir şey) |
a hundred and one (something) n.
|
|
325 |
Idioms |
çok sayıda/miktarda (bir şey) |
a hundred and one (something) n.
|
|
326 |
Idioms |
(yapacak) çok fazla şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
|
|
327 |
Idioms |
(yapacak) çok sayıda/miktarda şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
|
|
328 |
Idioms |
(yapacak) pek çok şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do n.
|
|
329 |
Idioms |
yapacak çok şey/iş |
a lot on (one's) plate n.
|
|
330 |
Idioms |
yapılması gereken çok şey/iş |
a lot on (one's) plate n.
|
|
331 |
Idioms |
arayıp bulması çok zor olan şey |
a needle in a haystack n.
|
|
332 |
Idioms |
çok para vadeden şey |
a pot of gold [us] n.
|
|
333 |
Idioms |
ileride çok kazandırması umulan şey |
a pot of gold [us] n.
|
|
334 |
Idioms |
çok para getirecek şey |
a pot of gold [us] n.
|
|
335 |
Idioms |
çok para vadeden şey |
a crock of gold [uk] n.
|
|
336 |
Idioms |
ileride çok kazandırması umulan şey |
a crock of gold [uk] n.
|
|
337 |
Idioms |
çok para getirecek şey |
a crock of gold [uk] n.
|
|
338 |
Idioms |
çok farklı tip/şey |
a rare bird n.
|
|
339 |
Idioms |
çok acayip bir şey |
a real doozy n.
|
|
340 |
Idioms |
çok sayıda (bir şey) |
a slew of (something) n.
|
|
341 |
Idioms |
çok miktarda (bir şey) |
a slew of (something) n.
|
|
342 |
Idioms |
çok para yiyip hiçbir işe yaramayan şey, bina, proje |
a white elephant n.
|
|
343 |
Idioms |
çok para harcanan fakat bir işe yaramayan şey, bina, proje |
a white elephant n.
|
|
344 |
Idioms |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole new ball game n.
|
|
345 |
Idioms |
çok daha karmaşık bir şey/durum |
a whole other ball of wax n.
|
|
346 |
Idioms |
çok hassas şey |
candle in the wind n.
|
|
347 |
Idioms |
çok zayıf şey |
candle in the wind n.
|
|
348 |
Idioms |
çok şey anlatan suskunluk |
eloquent silence n.
|
|
349 |
Idioms |
kelimelerden daha çok şey anlatan/daha etkili olan suskunluk |
eloquent silence n.
|
|
350 |
Idioms |
dışarıdan etkileyici görünüp aslında çok iyi olmayan şey |
potemkin n.
|
|
351 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
352 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that ate the canary n.
|
|
353 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
354 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünen kimse |
the cat that swallowed the canary n.
|
|
355 |
Idioms |
çok istediği şey/kimse |
your heart's desire [literary] n.
|
|
356 |
Idioms |
en çok nefret ettiği şey |
her, his pet hate [uk] n.
|
|
357 |
Idioms |
çok benzeyen kimse ya da şey |
first cousin n.
|
|
358 |
Idioms |
(biri için) çok şey ifade etmek |
mean something v.
|
|
359 |
Idioms |
(bir şey için) çok heyecanlanmak |
be keen about v.
|
|
360 |
Idioms |
(bir şey için) çok heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
361 |
Idioms |
(bir şey) olarak çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be (something) v.
|
|
362 |
Idioms |
çok büyük/yüksek olasılıkla/ihtimalle (bir şey olacağını veya durumun öyle olduğunu) düşünmek |
bet (someone) a pound to a penny v.
|
|
363 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a fine line between (something) v.
|
|
364 |
Idioms |
(iki şey) arasında çok ince bir çizgide olmak/yürümek |
tread a thin line between (something) v.
|
|
365 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help but notice (that) (something) v.
|
|
366 |
Idioms |
(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak |
can't help noticing (that) (something) v.
|
|
367 |
Idioms |
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) v.
|
|
368 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
369 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
370 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
371 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey anlatmak |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
372 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey göstermek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
373 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey belirtmek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
374 |
Idioms |
bir şey için çok heyecanlı olmak |
be in a fever about something v.
|
|
375 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear one's hair out v.
|
|
376 |
Idioms |
bir şey üzerinde çok çalışmak |
hammer away at v.
|
|
377 |
Idioms |
bir şey hakkında çok şey söylemek (bir şey hakkında fikir/ipucu vb vermek) |
say a lot about something v.
|
|
378 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
pull one's hair out v.
|
|
379 |
Idioms |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not come to much v.
|
|
380 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that got the cream v.
|
|
381 |
Idioms |
çok değerli bir şey bulmak |
strike oil v.
|
|
382 |
Idioms |
çok pahalı bir şey alıp ufak harcamalardan kaçınmak |
spoil the ship for a hap'orth of tar v.
|
|
383 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
like the cat that ate the canary v.
|
|
384 |
Idioms |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb v.
|
|
385 |
Idioms |
çok şey söylemek |
speak volumes v.
|
|
386 |
Idioms |
çok sıkıcı bir şey izlemek |
watch paint dry v.
|
|
387 |
Idioms |
çok bir şey / anlam ifade etmemek |
not count for much v.
|
|
388 |
Idioms |
gereksiz bir şey hakkında çok konuşmak |
be rabbiting on about something v.
|
|
389 |
Idioms |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast pearls before swine v.
|
|
390 |
Idioms |
(birisi için) çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to somebody v.
|
|
391 |
Idioms |
çok tehlikeli ya da riskli bir şey yapmak |
dance on the razor's edge v.
|
|
392 |
Idioms |
(biri veya bir şey) hakkında çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
393 |
Idioms |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (someone or something) v.
|
|
394 |
Idioms |
(bir şey) çok büyük miktarda olmak |
have (something) coming out of (one's) ears v.
|
|
395 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok paraya, zamana sahip olmak |
have money, time to play with v.
|
|
396 |
Idioms |
bir şey, yapmak için harcayacak çok parası, vakti olmak |
have money, time to play with v.
|
|
397 |
Idioms |
(biri veya bir konu hakkında) çok şey söylemek |
say a great deal about (someone or something) v.
|
|
398 |
Idioms |
çok farklı bir şey/durum olmak |
be another matter v.
|
|
399 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up about (something) v.
|
|
400 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up (about/with something) [uk] v.
|
|
401 |
Idioms |
(bir şey için) çok mutlu olmak |
be made up with (something) [uk] v.
|
|
402 |
Idioms |
(bir şey) için çok çaba sarf etmek |
grab (something) by the throat v.
|
|
403 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi düşüncelere sahip olmak |
think greatly of (someone or something) v.
|
|
404 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok iyi görüşleri olmak |
think greatly of (someone or something) v.
|
|
405 |
Idioms |
(bir şey) çok fazla olmak |
have (something) up the yin-yang v.
|
|
406 |
Idioms |
bir şey yapmanın çok iyi bir yolunu bulmak |
have the right idea v.
|
|
407 |
Idioms |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenmek, strese girmek, üzülmek |
get gray hair from (someone or something) v.
|
|
408 |
Idioms |
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenip, strese girip, üzülüp saçları ağarmak |
get gray hair from (someone or something) v.
|
|
409 |
Idioms |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave little to the imagination v.
|
|
410 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok endişelenmemek |
not lose (any) sleep (over someone or something) v.
|
|
411 |
Idioms |
bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over something v.
|
|
412 |
Idioms |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
not lose any sleep over somebody/something v.
|
|
413 |
Idioms |
biri/bir şey için çok endişelenmemek |
lose no sleep over somebody/something v.
|
|
414 |
Idioms |
(bir şey) hakkında çok katı olmak |
be death on (something) v.
|
|
415 |
Idioms |
çok farklı bir konu/şey olmak |
be another thing v.
|
|
416 |
Idioms |
birbirine çok yakın iki şey olmak |
be different sides of the same coin v.
|
|
417 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
418 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
419 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen about (someone or something) v.
|
|
420 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlanmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
421 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
422 |
Idioms |
(biri/bir şey) hakkında çok heyecanlı olmak |
be keen on (someone or something) v.
|
|
423 |
Idioms |
(biri) için çok kolay ve hoşa giden bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) v.
|
|
424 |
Idioms |
(biri) için çok çekici/cazip bir şey olmak |
be meat and drink to (someone) v.
|
|
425 |
Idioms |
çok iyi (bir şey) olmak |
be no mean (something) v.
|
|
426 |
Idioms |
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak |
be two sides of the same coin v.
|
|
427 |
Idioms |
(biri/bir şey) için deli divane olmak, (biri/bir şey) için çok heyecanlı/hevesli olmak |
be wild about (someone or something) v.
|
|
428 |
Idioms |
(biri/bir şey hakkında) çok endişeli olmak |
be worried sick (about someone or something) v.
|
|
429 |
Idioms |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
be (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
430 |
Idioms |
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
431 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok çalışmak/çaba harcamak |
beat one's brains out (to do something) v.
|
|
432 |
Idioms |
(birini/bir şey) bulmak için çok uğraşmak |
beat the bushes (for someone or something) v.
|
|
433 |
Idioms |
(bir şey yapacağım diye/yapmak için) çok çaba sarf etmek |
break your neck (doing something/to do something) v.
|
|
434 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break balls to do something v.
|
|
435 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çabalamak |
break one's balls to do something v.
|
|
436 |
Idioms |
bir şey yapmak için çok çaba sarf etmek |
break your neck to do something v.
|
|
437 |
Idioms |
kadir kıymet bilmeyen birisine çok değerli bir şey sunmak |
cast (one's) pearls before swine v.
|
|
438 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok kolay olmak |
come naturally (to somebody/something) v.
|
|
439 |
Idioms |
(biri/bir şey için) çok üzülmek |
eat your heart out (for somebody/something) [uk] v.
|
|
440 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
fall over backwards (to do something) v.
|
|
441 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
bend over backwards (to do something) v.
|
|
442 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak/çabalamak |
lean over backwards (to do something) v.
|
|
443 |
Idioms |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get an itch for (something) v.
|
|
444 |
Idioms |
(bir şey) için çok hevesli olmak |
get the itch for (something) v.
|
|
445 |
Idioms |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get an itch to (do something) v.
|
|
446 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get an itch to (do something) v.
|
|
447 |
Idioms |
(bir şey yapmayı) çok istemek/arzulamak |
get the itch to (do something) v.
|
|
448 |
Idioms |
(bir şey yapmaya) çok hevesli olmak |
get the itch to (do something) v.
|
|
449 |
Idioms |
(bir şey hakkında çok) heyecanlı olmak |
be (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
450 |
Idioms |
(bir şey hakkında çok) heyecan yapmak |
get (all) steamed up (about/over something) v.
|
|
451 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok katkıda bulunmak/katkısı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
452 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok yararlı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
453 |
Idioms |
bir şey yapmaya çok yardımcı olmak |
go a long way towards doing something v.
|
|
454 |
Idioms |
biri/bir şey için çok heyecanlanmak |
go ape (over someone/something) v.
|
|
455 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
456 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any lengths to (do something) v.
|
|
457 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any length to (do something) v.
|
|
458 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any length to (do something) v.
|
|
459 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
460 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any greats to (do something) v.
|
|
461 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok uğraşmak |
go to any great to (do something) v.
|
|
462 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok emek harcamak |
go to any great to (do something) v.
|
|
463 |
Idioms |
(bir şey için) çok para dökmek |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
464 |
Idioms |
(bir şey için) çok para harcamak |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
465 |
Idioms |
(bir şey için) çok masrafa girmek |
go to the expense (of doing something) v.
|
|
466 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
467 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
468 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to the expense of something/of doing something v.
|
|
469 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para dökmek |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
470 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok para harcamak |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
471 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak için çok masrafa girmek |
go to a lot of expense of something/of doing something v.
|
|
472 |
Idioms |
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek |
know little (or nothing) and care less v.
|
|
473 |
Idioms |
ne olduğunu/nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilmek |
know only too well v.
|
|
474 |
Idioms |
çok açık giyinip hayal gücüne bir şey bırakmamak |
leave nothing to the imagination v.
|
|
475 |
Idioms |
çok önemli bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
476 |
Idioms |
çok matah bir şey yapmış gibi görünmek |
look like the cat that ate the canary v.
|
|
477 |
Idioms |
'-den çok şey istemek/beklemek |
make demands of v.
|
|
478 |
Idioms |
(birinden) çok şey istemek/beklemek |
make demands of (one) v.
|
|
479 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) çok şey istemek/beklemek |
make demands on (someone or something) v.
|
|
480 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) çok büyük çaba sarf etmek |
make every effort (to do something) v.
|
|
481 |
Idioms |
bir şey için çok çabalamak |
put your back into something v.
|
|
482 |
Idioms |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
set your sights on something/on doing something v.
|
|
483 |
Idioms |
bir şeyi/bir şey yapmayı çok istemek |
have your sights set on something/on doing something v.
|
|
484 |
Idioms |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains over (something) v.
|
|
485 |
Idioms |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains over (something) v.
|
|
486 |
Idioms |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains over (something) v.
|
|
487 |
Idioms |
(bir şey) için çok zahmet çekmek |
take (great) pains with (something) v.
|
|
488 |
Idioms |
(bir şey) için çok çabalamak/gayret göstermek |
take (great) pains with (something) v.
|
|
489 |
Idioms |
(bir şey) için çok uğraşmak |
take (great) pains with (something) v.
|
|
490 |
Idioms |
çok fazla şey yüklenmek |
take on too much v.
|
|
491 |
Idioms |
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak |
tear out (one's) hair v.
|
|
492 |
Idioms |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the brink of (something) v.
|
|
493 |
Idioms |
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak |
teeter on the edge of (something) v.
|
|
494 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
495 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
496 |
Idioms |
bir şey için çok uygun |
cut out for something adj.
|
|
497 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) adj.
|
|
498 |
Idioms |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) adj.
|
|
499 |
Idioms |
birinden çok şey bekleyen |
hard on someone adj.
|
|
500 |
Idioms |
(biri/bir şey) için çok heyecanlı |
keen about (someone or something) adj.
|
|